Page contents

Holistik Diş Hekimliği

SİSTEMİK HASTALIKLARDA DİŞ TEDAVİSİ

Mısırlılar döneminden beri diş hekimlerinin, “Teşhis koyan” tanımları mevcuttur. O dönemde bile hiyeroglif yazı tipinde, diş hekimi ve tıp hekimini ayrı ayrı temsil etmişlerdir.Diş hekimlerinin genel sağlıktaki önemini bu tanımlamalardan da kolaylıkla anlayabilmekteyiz.

“Ağız tüm vücudun aynasıdır.” sözünü hepimiz sıklıkla duymuşuzdur.

Bazen herhangi bir diş probleminiz için diş hekimine gittiğinizde, aslında vücudunuzun sağlığıyla ilgili de çok fazla bilgiye sahip olabileceğinizi biliyor muydunuz?

Biz diş hekimleri, İbni Sina’nın da dediği gibi “Hastalık yoktur, hasta vardır.” bakış açısında ve ağızın da bedendeki önemini bildiğimiz için, farklı hasta deneyimleri yaşayarak bedenin bir bütün olup, ağız ortamının bize haberci olduğunu görüyoruz.

Örneğin; Kaplamalarınız değiştirildi ve ağız içindeki lokal bir bölgenizde, normal iyileşme süreci aşılmasına rağmen geçmeyen kızarıklık ve kanama var. Bu bize sizin bedeninizde alerjik problemlerin olduğuna işaret edebilir.

Genel diş tedavileriniz yapıldı ve beklenen ortalama iyileşme süreci geçmesine rağmen geçmeyen ağrılarınız varsa, sizde fibromiyalji problemi olabilir.

Özellikle tüm çene kapanış problemi yaşayan hastalarımızın yüzde sekseninde omurgada da problem olduğunu sıklıkla görüyoruz. Bu durum tek veya çift taraflı diş eksikliğinin omurga problemine neden olması şeklinde de seyredebiliyor.

Cerrahi işlemlerden sonra (20 yaş diş çekimi, implant cerrahisi…) gözlenen iyileşme sürecindeki gecikme veya anormal olarak gözlediğimiz doku iyileşmeleri, hastalarımızda,

  • D vitamini eksikliği
  • K vitamini eksikliği
  • Diyabet şüphesi veya iyileşme faktörlerinde bir problem olduğunu bize düşündürür.

Bu tarz hastalarımızda mutlaka partner hekimlerimizle birlikte çalışmayı tercih ediyoruz.

Geçmeyen diş ağrısı şikayetiyle bize başvuran bazı hastalarımız oluyor. Bu hastalar birkaç diş hekimine muayene olmuş ve dişlerinde herhangi bir problem bulunamamış veya hastanın ağrı şikayetiyle yönlendirdiği dişlerine kanal tedavisi yapılmış ancak yine de ağrısı geçmemiş olabiliyor. Bu tarz hastalarımızda da ayrıntılı bir hasta geçmişi (anamnez) alınarak migren, fibromiyalji, romatoid artrit gibi durumlar mutlaka sorgulandıktan sonra partner çalıştığımız hekim arkadaşlarımıza yönlendiriyoruz.

DİYABET (ŞEKER) HASTALIĞI- AĞIZ VE DİŞ SAĞLIĞI İLİŞKİSİ

Diyabeti olan bireylerde, eğer diyabet, kontrol altında değilse bu durum diş eti hastalığını tetikler. Ağız kuruluğuna sebebiyet vererek diş çürüklerinin oluşumunu hızlandırabilir. Özellikle cerrahi işlemlerde yara iyileşmesini geciktirmesi kaynaklı durumlardan ötürü düzenli hekim takibi, hemoglobin A1c kontrolü ve gerekiyorsa düzenli ila. Kullanımı bizler için çok önemlidir.

YÜKSEK TANSİYON PROBLEMİ OLAN KİŞİLERDE AĞIZ VE DİŞ SAĞLIĞI İLİŞKİSİ

Hastalarımızın bize sıklıkla sorduğu sorulardan bir tanesi olan “Hocam, tansiyon problemim var, implant taktırabilir miyim veya diş çekimi yaptırabilir miyim?” sorularının cevabı, tabii ki yaptırabilirsiniz. Burada önemli olan düzenli hekim kontrolü ve hekiminizin yönlendirmesi çerçevesinde ilaçlarınızın düzenli kullanımıdır.

Bunun dışında bazı tansiyon ilaçları ağız kuruluğu ve/veya diş etinde kanama yapabileceğinden düzenli diş hekimi kontrolü bunun yanında ağız kuruluğunun yarattığı çürük oluşturma etkisini kompanse etmek adına lifli gıdalardan zengin bir diyet kişiye önerilmelidir.

BAĞIRSAK FLORASI NEDİR? BAĞIRSAK FLORASI BOZUK OLDUĞUNDA VÜCUDUMUZDA NELER OLUR?

VÜCUDUMUZUN ASİDİK OLMASI NE DEMEKTİR? VÜCUDUMUZUN ASİDİK OLMASININ AĞIZ VE DİŞ SAĞLIĞIMIZLA BAĞLANTISI NEDİR?

Ağız yapımız, dişlerimiz, diş eti dokumuz, tüm vücut sistemimizle bağlantı halindedir. Tükürüğümüz vücut sağlığımız hakkında bize tahmin ettiğimizden daha fazla bilgi verir.

Hastalarımızın bize genellikle söylediği,” Dişlerimi fırçalıyorum, ağız bakımımı da yapıyorum ama diş eti kanamalarım hala devam ediyor.” Peki bu kanamalar neden oluyor? Hiç düşündünüz mü?

Normalde tükürüğümüzün pH’ı 7- 7,1 arasında değişir, yani nötrdür.

Gün içinde yediğimiz, tatlı yiyecek ve içecekler, karbonhidrat ağırlıklı besinler ki bunlar, poğaça, simit ekmek gibi ağız pH’ mızı 7,5 ‘dan 5,5 gibi asidik bir değere düşürür. Asitlik arttıkça, özellikle diş çürükleri, diş eti hastalıkları gibi durumlar gözlenir.

Normalde kan pH’ımızda nötrdür. Kişinin bağırsak florasının bozuk olması, aşırı şeker ve karbonhidrat ağırlıklı beslenme (un girmiş tüm besinler, pakete girmiş tüm besinler), ağır metal miktarı ki, bu çoğunlukla yapılmış olan aşılar (eskiden aşılar cıva baskısı altında yapılıyordu.), hava kirliliğinin yüksek olduğu alanlarda yaşam ve kişide bulunan amalgam dolgular sayılabilir.

Kişi de asitlik değeri yüksekse, ağız içinde çürükler, diş eti hastalıkları (diş eti çekilmeleri ve diş taşı), ağız kokusu özellikle gözlenir. Ağızda yapılmış amalgam dolguların ve eski yıpranmış metal destekli kaplamaların korozyonu (madde yüzeyinde ki aşınma) artar. PH az ise yani asidikse (pH < 7) mutlaka korozyon artar. Korozyon arttıkça kişide tiroit hastalıkları, diş eti hastalıkları, çürükler, migren, baş ağrısı gibi durumlar gözlenebilir.

Vücudumuzun asidik olması, asıl dokumuzu oluşturan kolajenleri sertleştirdiği için de kişide diş eti çekilmeleri, dolayısıyla diş hassasiyetleri görülür.

Aşınmayı azaltmak için kişinin beslenmesi düzenlenerek ve kademeli olarak vücuttan ağır metal atılımının yapılması gerekir.  Bu nedenle Vegatest bize bu konuda yardımcı oluyor.

Kişiden alınan bir tüp kan ile yapılan analiz de kişide olan besin hassasiyetleri, vücudun asitlik derecesi, bağırsak florasının bozukluğu hakkında bilgi sahibi olunup, gerekli düzenlemeler yapılabilecektir.

Kişide korozyon arttıkça, asitlik derecesinin artmasına bağlı olarak ağızda bulunan restorasyonların da korozyon derecesi artar. Bu restorasyonlar arasında amalgam dolguyu da saymak mümkündür. Ağızda ki asitlik ortamın oluşturduğu korozyon, amalgam dolgu, altın dolgu, metal kaplamalar arasında ki akımı artırdığından kişi de ki ağır metal miktarını artırır.

Bağırsak florası, vücudumuz için gerekli olan faydalı bakterileri içerir. Normalde vücudumuzda 10 üzeri 13 faydalı bakteri varken, bağırsak floramızda yaşayan bakteriler, vücudumuzda ki enzimlerin çalışmasını, vitaminlerin emilimini sağlar. Probiyotik dediğimiz faydalı bakteriler, bağırsak yüzeyinde koruyucu tabaka oluşturarak, bağırsağımıza seçici geçirgen özellik kazandırır. Böylece kan pH’ımız ve tükürüğümüzün pH’ının nötrde kalmasını sağlayarak vücudun asidik olmasını önler.

O yüzden sağlıklı bağırsak florası, nötr pH ‘ta (7-7,1) bir oral flora, genel ve bütünsel sağlığımızda olmazsa olmazlarımızdandır.

Bu noktada kişiye özel bir diyet ve gerekliyse probiyotik desteği ağız ve diş sağlığımızın dengelenmesinde çok önemlidir.

Beden bize her konuda bilgi veriyor; bazen bir yirmi yaş diş ağrısı gibi görünen bir durum, kulak iltihabı olabiliyor.

O nedenle doğru teşhis ve planlama hastalarımızın iyilik halini gözlemlemekte çok önemlidir.

Beden bir bütündür ve tüm bedeni birlikte değerlendirmek bu anlamda çok önemlidir.

Hayata Gülümse…

RANDEVU TALEP FORMU