Solunum basitçe vücudun enerji elde etmek için nefesle havadan oksijen alarak, vücuda zararlı olan karbondioksiti nefesle dışarı vermesi olarak tanımlanmaktadır. Pek çok dilde nefes, nefes almak-vermek kelimeleri yaşam enerjisi, yaratıcılık gibi solunan havanın ötesinde kavramlarla özdeşleşmiştir. Solunum bir reflekstir ve devamı için dikkat gerektirmez, nefes ise davranışsaldır ve bir miktar odaklanma ve dikkat gerektirir. Sağlıklı ve doğal nefes almak hem fiziksel hem de ruhsal olarak hayati bir gereksinimdir. Doğru nefes yaşam kalitesini arttırırken, yanlış ya da yetersiz nefes bazı problemlere neden olabilmektedir. Özellikle çocukların gelişimleri için ihtiyaçları olan enerji doğru nefes ile karşılanır, aynı zamanda doğru nefes bağışıklık sistemini güçlendirir, ihtiyaç duyulan enerji doğru nefes ile sağlandığında otonom sinir sistemi de tüm sistemler gibi mükemmel çalışır ve hormonal denge de sağlanmış olur.
Peki doğru nefes nedir?
Dünya Sağlık Örgütü (WHO) doğru nefesi; burundan alınıp burundan verilmeli, akciğerler tam kapasite dolmalı, nefes alıp verirken diyafram kası kullanılmalı, ciğerden ya da burundan hışırtı gelmemeli ve dakikada aldığımız nefes sayısı minimum olmalı maddeleri ile tanımlamıştır. Kişinin dakikada nefes alıp verme sayısı solunum sıklığını gösterir ve bu sıklık ortalama sağlıklı bir yetişkinde dakikada 12-20, sağlıklı bir çocukta 16-22, sağlıklı bir bebekte ise 18-24’tür. Bu sıklığı arttırmak vücudumuza daha fazla oksijen almak anlamına gelmez, vücuda alınan oksijeni kan yoluyla bütün hücrelerimize gönderebilmek için derin ve yavaş nefeslerle akciğerleri doldurup yavaşça geri vermemiz gerekir. Bu yüzden hızlı değil, tam tersine yavaş ve derin nefesler idealdir.
Doğru nefesin ilk şartı burundan nefes alıp vermektir. Bu akciğerlere gidecek havanın nemlenmesi, ısınması ve filtrelenmesi ve sağlıklı olması için önemlidir. Ağızdan alınan hava olduğu gibi akciğerlere gideceği için kaliteli değildir.
Çocuklukta doğru nefesin öğrenilmesi yetişkinlikte de devam ettirilebilmesi için önemlidir. Başka bir nedene bağlı olmadan ağız solunumu olan yetişkinlerde bunun genellikle çocukluktan kalma bir alışkanlık olduğu görülebilmektedir. Bu yüzden küçük yaşlarda solunumun değerlendirilmesi ve varsa problemlerin çözülmesi önemlidir.
Burun yolundaki bazı tıkanıklıklar burundan nefes alınmasının güçleştirebilir; normalden büyük geniz eti ve bademcikler, burunda deviasyon, polip varlığı, alerjik rinit, sinüzit bunlardan bazılarıdır. Burun tıkanıklığı dışında genetik ya da davranışsal/psikolojik nedenlerle de çocuklar burun solunumu yapamayabilirler ve ağızdan nefes alıp vermeye başlayabilirler. Özellikle hava yolunun dar olduğu ya da solunum kaslarının yeterli kasılamadığı ya da her ikisinin bir arada olduğu durumlarda çocuklarda horlama ve uyku apnesi ve bunlara bağlı olarak geceleri ağız solunumu görülebilmektedir. 2-7 yaş arası çocukların %1-5’inde obstrüktif uyku apnesi olduğu bilinmektedir.
Ağız solunumu yapan, kaliteli nefes alamayan çocuklarda; gün içerisinde yorgunluk/uyuyakalma, yaşıtlarına göre büyüme ve gelişme geriliği, hiperaktivite, agresif davranışlar, huzursuzluk, derslerde başarısızlık, özellikle 4 yaş üstü çocuklarda sabahları baş ağrısı, uykuda özellikle baş/boyun çevresinde terleme gibi durumlar görülebilir.
Tedavi edilmeyen durumlarda vücut sadece ağız solunumu ile yeterli ve kaliteli oksijeni alamayacağı için büyüme ve gelişme bozuklukları, davranış problemleri, uyku bozuklukları, kalp- damar problemleri ve obezite ile birlikte olan durumlarda endokrin bozukluklar görülebilmektedir.
Genel sağlık dışında burun solunumu, çene ve yüz gelişimi ve vücut duruşu ile doğrudan ilişkidedir. Burun solunumu üst çene, kafa kemikleri ve sinüs boşluklarının uygun şekilde gelişebilmesi için gereklidir. Burundan nefes alamayan çocuk, ağızdan daha rahat nefes alabilmek için başını öne eğer, uzatır ya da geriye doğru yatırır, bu da boynun yanlış pozisyonlanmasına, boyun omurlarına yük binmesine, boyun kaslarının aşırı çalışmasına, kaburga ve köprücük kemiklerinin yükselmesine dolayısıyla kambur bir duruşa neden olur. Uzun süre devam eden ağız solunumu sonucunda çocuk nefes alabilmek için alt çenesini ve dilini aşağı doğru iter, damak derinleşir, alt çene büyüyemez, yanak kasları üst çeneyi sıkıştırır ve yanlara doğru genişlemesine izin vermez, ağız sürekli açık kaldığı için arka dişler uzar ve ağız tam kapanamaz hale gelir, eklem problemleri görülebilir. Bu tip solunumda yüz daha uzun ve dardır ve “adenoid yüz” dediğimiz tipik bir görünüm vardır. Çene, yüz gelişimi ve vücut duruşu dışında ağız sürekli açık olduğu için dişetleri ve dişler tükürükle ıslanamaz ve yıkanamaz, dişetleri özellikle üst ön bölgede kuru, şiş, kırmızı ve kanamalıdır, çürük riski artmıştır.
Görüldüğü gibi sadece nefesin yanlış alınması neredeyse tüm sistemi etkileyen sonuçlar doğurabilmektedir. Çocukların doğru nefes alarak büyümeleri, bir bütün olarak tüm sistemin mükemmel çalışması ve gelişmesi için en önemli etkendir. Doğru nefes alan çocuk kendi potansiyelini kullanabilmek için gerekli olan tüm enerjiye nefesle sahip olabilir. Yanlış nefesin çocuklukta tespit ve tedavi edilmesi bu nedenle çok önemlidir.
Çocuk diş hekimleri, ortodontisler, kulak burun boğaz doktorları, çocuk doktorları ve hatta fizyoterapistlerin ekip olarak birlikte çalışması ve şüpheli bir durumda yönlendirme yapmaları çok önemlidir. Çocuk doktorları ve çocuk diş hekimleri erken dönemde gelişim farklılıklarını tespit edebilirler. Kulak burun boğaz doktorları hava yolundaki tıkanıklıklar için ilaçlı ya da cerrahi tedavi seçenekleri sunarken, ortodontistler büyüme ve gelişim değerlendirerek erken dönem apareyleri ile çeneleri genişletebilirler ve bazı kolay egzersizlerle dilin uygun pozisyonunu çocuğa öğretebilirler.
Çocuklukta doğru nefesin öğrenilmesi ve bunun kalıcı olabilmesi için gerek duyulan tedavilerin yapılması, tüm hayatı etkileyen küçük, basit ve etkili bir adımdır.
Çocuk Diş Hekimi Cansu Uzun Önalan