Serabral palsi, kişinin hareket, denge kabiliyeti ve duruşunun etkilendiği bir grup rahatsızlıktır. Serebral beyin, palsi ise kasları kullanmakta güçlük ve problem anlamına gelmektedir. Beynin anormal gelişimi, travma ya da enfeksiyon sonucunda beynin hasar görmesi sonucu kişinin kas kontrolünün etkilenmesi nedeniyle meydana gelmektedir.
Çocukluk çağında en sık görülen motor yetersizliktir. Serebral palsi dünyada ortalama 1000 canlı doğumun 1-4’ünde, Türkiye’de ise 1000 canlı doğumun 4,4’ünde görülmektedir. Erken doğum ve düşük doğum ağırlığı olan çocuklarda görülme sıklığı daha fazladır. Önceleri sadece doğum sırasında beynin oksijensiz kalması nedeniyle meydana geldiği düşünülürken günümüzde çok az bir kısmının bu nedenle meydana geldiği ve doğum öncesinde, doğum sırasında ya da doğumdan sonra beynin gelişmeye devam ettiği herhangi bir zamanda serebral palsiye neden olan beyin hasarının oluşabildiği bilinmektedir. Serebral palsi %85-90 oranında doğum sırasında ya da öncesinde oluşmaktadır ve “konjenital serebral palsi” olarak isimlendirilmektedir. Erken doğum (<32 hafta), düşük doğum ağırlığı (<2500gr), yeni doğan sarılığının şiddetli olması ve uzun süre tedavi edilmemesi, çoklu gebelik, gebelikte geçirilen enfeksiyonlar, annenin tıbbi geçmişi (tiroid sorunları, epilepsi gibi) konjenital serebral palsi nedenleri arasında sayılmaktadır.
Doğumdan sonraki ilk 28 gün içerisinde meydana gelen serebral palsi “edinilmiş serebral palsi” olarak isimlendirilmektedir ve nedeni genellikle menenjit gibi bir beyin enfeksiyonu ya da kafa travmasıdır.
Serebral palside belirtiler kişiden kişiye farklılıklar göstermektedir ancak hepsinde ortak olan hareket ve duruş bozukluklarıdır. Mental retardasyon (zeka geriliği), nöbet (epilepsi), görme, işitme ve konuşma problemleri, skolyoz gibi omurga problemler ve eklem problemleri sıklıkla görülebilen diğer semptomlardır.
4 tipi vardır;
- Spastik serebral palsi (%80’i bu tiptir, kaslar serttir, etkilenen kas gruplarına göre alt tipleri vardır),
- Diskinetik serebral palsi (kişi hareketlerini kontrol edemez),
- Ataksik serebral palsi (denge ve hareket kabiliyeti zayıftır)
- Karma (spastik-diskinetik) serebral palsi.
Belirgin bir tedavisi yoktur ve zamanla kötüleşmez. Semptomlara yönelik kişinin yaşamanı iyileştirecek uygulamalar yapılabilir ve tedaviye ne kadar erken başlanırsa başarılı olma şansı o kadar artar. Her serebral palsili kişi için aynı tedavi uygulanmaz, semptomlar ve ihtiyaçlara yönelik multidisipliner yaklaşım önemlidir.
Serebral Palside Ağız, Diş Problemleri ve Tedavi Seçenekleri;
Serebral palsi kas güçsüzlüğü ile karakterize bir hastalıktır. Ağız, yanak, dil ve yutma kaslarının etkilenmesi sonucu; beslenme ve yutma sorunları, ağız dışına tükürük akışı, parafonksiyonel alışkanlıklar (diş sıkma ve gıcırdatma, ısırma, parmak emme… gibi) ve ağız-diş bakımının yapılamaması gibi problemler görülmektedir.
Serebral palsili kişilerde sıklıkla; yüksek çürük oranı, diş sıkma ve gıcırdatma, dişlerde erozyon ve aşınma, mine problemleri, dişeti hastalıkları, ağız ve diş yaralanmaları, çene ekleminde rahatsızlıklar ve dişlerin sürmesinde gecikmeler görülebilmektedir.
Ağız dışına tükürük akışı;
Ağız dışına tükürük akışı bebek ve küçük çocuklarda normalken, 4 yaş üstünde patolojik kabul edilmektedir. Serebral palsili çocuklarda ağız dışına tükürük akışı olmasının nedeni salya miktarının fazla olması değil, yutkunma mekanizmasındaki fonksiyon bozukluğudur. Genellikle yaş ilerledikçe ve kaslar geliştikçe şiddeti azalmaktadır.
Oro-fasiyal rehabilitasyon, ilaç tedavisi (antikolinerjik ilaçlar), botoks, tükürük bezlerine yönelik cerrahi müdahaleler, konuşma terapisi ile dil ve dudak kaslarının güçlendirilmesi uygulanan tedavilerden bazılarıdır.
Dil, dudak ve yanak kaslarını güçlendirmeye yönelik verilen egzersizler ve masajlar sonucunda ağız dışına tükürük akışının miktarı, sıklığı ve şiddetinde azalma olduğu görülmektedir ancak mental retardasyon görülen serebral palsili çocuklar komutlara uymakta zorluk çektikleri için bu tip tedavilerden olumlu sonuçlar alınamamaktadır.
Egzersiz dışında diş hekimliğinde uygulanan çeşitli ağız içi apareyler ile dil, dudak ve yanak kas fonksiyonları düzeltilebilmektedir. Apareylerin önerilen şekilde düzenli kullanımı ile dilin ve dudakların doğru pozisyonlarına uyumlanmaları böylece beslenme, konuşma problemleri ve ağız dışına tükürük akışının düzelmesi hedeflenmektedir.
Diş sıkma, diş gıcırdatma;
Serebral palsili kişilerin %36-51’inde diş sıkma, gıcırdatma görülmektedir ve nedeni tam olarak bilinmemektedir. Reflü, kullanılan nörolojik ilaçlar, ağız ve çene kaslarının kontrolsüzlüğü, stres gibi faktörlerin neden olabileceği düşünülmektedir. Şiddetli diş sıkma ve gıcırdatma dişlerin aşınmasına, var olan dolguların kırılmasına/ aşınmasına ve eklem rahatsızlıklarına neden olabilmektedir. Tedavi seçenekleri kişinin gereksinimlerine göre diş hekimi tarafından belirlenmektedir.
Çürük riski, diş ve dişeti problemleri;
Kullanılan nörolojik ilaçların etkisiyle dişetlerinde büyümeler görülebilmektedir. Diş fırçalama bu durumlarda daha da önemli hale gelmektedir.
Serebral palsili kişilerde ağız ve diş bakımı önerileri kişinin becerilerine göre kendisine, ebeveyn ya da bakımından sorumlu kişiye aktarılmalı ve uygulamalı olarak doğru şekilde öğretilmelidir.
Serebral palsili kişilerde çürük riski yüksektir. Ağız solunumu, beslenme alışkanlıkları (yiyeceklerin formları, yeme süresi…) kullanılan ilaçlar, mine yapısında bozukluklar, ağız hijyeninin yetersiz olması ve tükürük yapısı çürük riskini arttıran başlıca faktörlerdir.
Reflü ve diş sıkma nedeniyle dişlerde aşınmalar görülebilmektedir.
Ağız ve diş sağlığı için öneriler;
Diş hekimi tarafından serebral palsili her birey için kişiye özel ağız bakım ve tedavi programı oluşturulmalıdır. Çürük riski ve ihtiyaçları dikkatlice tespit edilmeli, gerekli tedavi planlamaları yapılmalı, ağız ve diş sağlığının devamı konusunda kişinin bakımından sorumlu aile ve/veya bakıcının farkındalıkları arttırılmalıdır.
Amerikan Çocuk Diş Hekimleri Birliği rehberine göre (AAPD);
- Çürük oluşumunu ve diş eti problemlerini engellemek için günde en az iki kez florürlü diş macunu ile dişler fırçalanmalıdır.
- Etkin temizlik için elektrikli diş fırçaları, kullanılamadığı durumlarda dişlerin tüm yüzeylerini aynı anda temizleyen üç boyutlu diş fırçaları geleneksel diş fırçalarına tercih edilmelidir.
- Beslenme alışkanlıkları düzenlenmeli, şeker içerikli gıdalar kısıtlanmalı, gelişim yaşına uygun miktarlarda kalsiyum, tahıl ve protein grubu yiyecek ve içecekler beslenmeye dahil edilmelidir ve uykudan bir saat öncesinde gıda alımı kesilmelidir.
- Dişeti büyümelerine ve ağız kuruluğuna neden olabilecek ilaçlar ve çürük riskini arttıran şeker içerikli ilaçlar hakkında aile ve/veya bakımdan sorumlu kişi bilgilendirilmelidir,
- Dişeti problemleri olan kişilerde klorheksidin içerikli gargara kullanımı önerilmelidir (yutma riski olan kişilerde diş fırçası ile uygulama yapılabilir).
- Fissür örtücü, florür gibi koruyucu tedaviler uygulanmalıdır.
- Problemlerin erken tespiti ve mevcut durumun korunabilmesi için diş hekiminin önerilerine göre senede en az iki kez genel diş kontrolü yapılması önemli ve gereklidir.
Çocuk Diş Hekimi Cansu Uzun Önalan